Çok iş başardılar, çok fayda sağladılar. 12 Ekim 1995’te bugünkü başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel de katıldı onlara… Operasyona maruz kaldılar, yılmadılar… Ayşe Yüksel ile Türkan Saylan’ı andık, ÇYDD’nin başarılarını konuştuk.
– Nasıl tanıştınız Türkan Saylan ile, anlatır mısınız?
İstanbul Üniversitesi Florance Nigthingale Hemşirelik Yüksek Okulu 3. sınıf öğrencisiyken, okulda Prof. Dr. Türkan Saylan’ın ‘Lepra’ konferansına katıldım. Şimdi bile gözümün önüne onun siyah puantiyeli kırmızı döpiyesi, kırmızı ruju, kızıl saçları, zarafeti, içtenliği geliyor. Yanında iyileşmiş iki lepra hastası da vardı, onlarla iletişimi beni çok etkilemişti, ama benim hayalim halk sağlığı alanında akademisyen olmaktı. 1980 yılının ilk aylarıydı, mezun olmuş, evde İngilizce ve bilim çalışarak araştırma görevlisi sınavlarına hazırlanıyordum. Türkan Hocamın yakın arkadaşı Cüzzamla Savaş Derneği’nde birlikte çalıştığı Müeyyet Perk Hocam beni aradı, “Türkan Hoca ile lepra hastanesinde başhemşire olarak çalışmak ister misin” diye sordu. Ben hayallerim nedeniyle ‘hayır’ dedim, birkaç kere daha aynı teklifte ısrar etti. Ben de “Türkan Hoca’ya neden kabul etmek istemediğimi ve hayallerimi kendim anlatayım” dedim. Çapa Tıp Fakültesi Dermatoloji Kliniği’ndeki odasında buluştuk. Kolay ulaşılabilsin diye kapısı sonuna kadar açıktı, hastalarla, sağlıkçılarla şahane bir iletişimi vardı, beni can kulağıyla dinliyordu. “Hem hayallerini gerçekleştirebilirsin hem de bizimle çalışabilirsin, aynı anda mümkün” dedi. ‘Hayır’ demeye gittiğim o odadan ‘Evet’ diyerek çıktım. O yanıttan hiç pişman olmadım.
– ÇYDD nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
ÇYDD, başta laiklik olmak üzere Cumhuriyet’in kazanımlarının çok ciddi tehdit ve tehlike altında olduğu bir zamanda, toplumsal bir tepki oluşturabilmek için Türkan Saylan ve bir grup aydınımız tarafından kuruldu. Bugün de aynı durumda olmamız çok üzücü ve düşündürücüdür. Derneğimizin kuruluş yıllarında ‘laiklik’ tartışılıyordu. 12 Eylül’e ülkeyi getirenlerin ‘sağ-sol’ diye bölemediği toplumda bu kez ‘dinci-laik’ diyerek ikilik başladı. Ancak bu kez tehlike çok daha büyüktü, arkasında çok uzun yıllara giden bir çalışma vardı. Konu hassastı… Kurucularımız, bir avuç aydın akademisyen, öncelikle 12 Eylül sonrası henüz toparlanmaya çalışan öğrencileri bölmeden, akıl yoluyla bir arada tutmanın yolunu arıyorlardı; bu da ancak eğitimle olabilirdi. Bu uzun ince bir yoldu, ancak toplum üniversiteden başlayarak eğitilebilirse, yani içinde olduğumuz durumun kuruluş ilkelerimizle zıtlığı geniş kitlelere ne kadar anlatılırsa yeniden aydınlanma gerçekleşebilirdi. Onlar, üniversite öğretim üyeleriydi, işleri eğitimdi, tek ve en iyi bildikleri iş buydu. İnandılar ve uzun, ince bir yola 35 yıl önce sadece eğitimle düze çıkacağımıza inanarak çıktılar.
– ÇYDD hayatımızda olmasaydı neler eksik olurdu?
Kuruluşundan bugüne yaptıklarıyla aslında çalışıldığında ve istenildiğinde bir şeylerin değişebileceğini, değiştirilebileceğini göstermiştir. Başta eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve kız çocuklarının okullaşması konuları olmak üzere gelir dağılımındaki eşitsizliğin yol açtığı sorunlar konusunda çok ciddi farkındalık yaratmıştır. Sadece farkındalık yaratmamış, saha çalışmaları yapmış, çözüm üretmiş ve bu çözümleri 104 bin 915 öğrenciye burs vererek, onları geleceğe hazırlayarak hayat geçirmiştir. ÇYDD’nin 35 yıllık varlığı ve ortaya koydukları, toplumsal bir moral ve motivasyon unsurudur. Türk Ulusu için bir özgüven kaynağıdır, ulusumuzun içinden çıkan derneğimiz tüm bunları sadece ve sadece gönüllülerin bağışlarıyla, insan gücüyle hayata geçirmiştir. Bu bir övünç nedenidir. İnanıyoruz ki önümüzdeki yıllarda çok daha fazlasını hep birlikte hayata geçireceğiz. ÇYDD olmasaydı; kız çocuklarının eğitimsiz, fırsatların eşit olmadığı bir toplumun geleceğinin hiç de aydınlık olmayacağını daha acı deneyimlerle görebilirdik. En önemlisi tüm bildiklerimize bu denli sürdürülebilir, çevik çözümler üretemezdik. ÇYDD, akıl yoluyla çözümün bir parçası olan ve en önemlisi bu çözümün ekiple, dayanışmayla paylaşarak olabileceğine, yani örgüt gücüne inanan bir demokratik kitle örgütüdür.
– Türkiye’de 1989’da kız çocuklarının durumuyla, bugün 2024’teki hayatları arasında nasıl bir fark var?
O yıllarda özellikle kalkınmada öncelikli illerde, kırsal alanda, köyde, mezrada kız çocukları, köylerindeki ilkokula gidebiliyordu, köyde öğretmen vardı. Ortaokula, liseye ekonomik koşullar nedeniyle gidemiyordu. İlkokul öğretmeninin duyarlılığı söz konusu olduğunda parasız yatılı ortaokul ve lise sınavları ile devam edebiliyordu. Yatılı Bölge Okulları vardı, ortaokulu orada okuyabiliyordu. Aile ekonomik sıkıntı nedeniyle ancak oğlan çocuklarını okutabiliyordu. Cemaat ve tarikat yapılanması günümüzdeki gibi yaygın, açık açık yoktu. 1997 yılında zorunlu eğitim 8 yıl oldu, Cumhuriyet tarihinin en önemli kazanımı idi. Ama köyde, kırsalda aileler zorunlu eğitimi bilemedikleri için yine 6. Sınıfa, özellikle kız çocuklarını göndermediler. İşte ÇYDD de o yıl ortaokula giden kız öğrencilere burs vererek okula devamı güçlendirmek istedi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyası başlattı, kız çocuklarındaki okullaşmayı yükseltmek için. ÇYDD Milli Eğitim Bakanlığı’na örnek oldu. Her geçen gün kız çocukları eğitimde fırsat eşitsizliğini daha çok yaşamaya başladı. Kız çocukları cemaat ve tarikatların yaygın çalışmaları sonucu okul dışı bırakıldı, örgün eğitim yerine dinci yapılanmalara terk edildi. MEB 2023 istatistiklerine göre 19 milyon 90 bin 679 öğrenci var, bunun 9 milyon 640 bin 726’ı kız öğrenci. Lisede 1 milyon 839 bin 414 öğrenci açık öğretimde, bu sayının 855 bin 842’si kız öğrenci. Bu öğrenciler nerede, neden örgün eğitimde değiller? ÇYDD, 2022’de MEB’e açık olarak sormuştu “860 bin kız çocuğu nerede” diye! Hâlâ durum aynı. “Bu kız çocukları evlendi mi? Çocuk İşçi mi? Cemaat yurtlarında mı?” diye soruyoruz. Devletin pansiyonlu liseleri var, 524 bin 537 yatak kapasiteli ve bu yatakların 240 bin 503’ü boş. Neden örgün eğitimin dışında kalan kız çocukları bu boş yataklı okullara yerleştirilmiyor? Kız çocukları daha okul öncesinde dinci eğitim ile buluşturuluyor, çağdaş laik bilimsel eğitimden uzak tutuluyor.
– İmam Hatiplere tanınan önceliği biliyoruz. Orada yetişenler kolay iş buluyor, ya ÇYDD bursuyla okuyan gençler?
MEB, yıllardır İmam Hatip okulları üzerinde çalıştı, ama hedefine yeterince ulaşamadı. MEB verilerine göre 139 bin 2 imam hatip lisesi için yatak kapasitesi var, bunun 61 bin 563’ü boş. Lise seviyesinde başarılı olamayınca daha küçük yaşlarda din eğitimine ağırlık vermeye başladılar. Cemaat ve tarikatlarla, Diyanet İşleri Başkanlığı’yla imzalanan protokollerle okul öncesi, ilkokul ve ortaokuldaki çocuklara ulaşıyorlar. ÇYDD kültürüyle yetişen gençlere Atatürk devrim ve ilkelerine inanan iş kurumları sahip çıkıyor, devlet memuru olmalarında eşitsizlik yaşıyorlar.
FETÖ KUMPASI DÖNEMİNDE KURUMSAL BAĞIŞLAR AZALDI
– Türkan Saylan’ın ve ÇYDD’nin nasıl operasyonlara maruz kaldığını hatırlıyoruz. O günden sonra biraz içe kapanma ihtiyacı hissettiniz mi? ÇYDD gönüllüleri azaldı mı?
ÇYDD 2009 yılında FETÖ Terör Örgütü kumpasına uğradı. O günlerde kurumsal bağışçılarımız azaldı, bireysel bağışçılarımız ise çoğaldı. Yıllar içinde kumpas olduğu bizzat yöneticiler tarafından da ifade edilince, durum değişti. Günümüzde ÇYDD’yi ‘Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Gelecek Güvencesi’ olarak gören birçok kişi ve kurum bize destek oluyor. Bağışçılarımıza minnettarız. Onların maddi desteğiyle biz de binlerce okumak isteyen çocuklara dokunabiliyor onların eğitimine destek olabiliyoruz.
“ÇYDD’Yİ HİÇ UNUTMADIM, BEN DE KIZ ÖĞRENCİLERE BURS VERİYORUM”
– ÇYDD’nin dokunduğu bir kız çocuğunun hayatını anlatır mısınız bize örnek olarak?
ÇYDD, 25 yıl boyunca akademik hayatta, iş dünyasında, kamuda, kendi işinde birçok başarılı kadın yetiştirdi. Cumhuriyetimizin 100. yılında burs desteği ile okumuş meslek sahibi olmuş 100 kadını bir araya getirdik. Gün boyu öykülerini dinledik. Her biri çok etkileyiciydi. Beni en çok etkileyen öykü ise şöyle: “28 yaşında, diş hekimi, evli ve 12 haftalık gebe bir kadınım. Beni ÇYDD yetiştirdi. Ortaokulda tanıştım, o yıllarda evimizde elektrik bile yoktu, gün boyu komşunun evinde şarj olan ışıldakla gece boyu ders çalışırdım. Lise giriş sınavlarında bursum sayesinde alabildiğim kaynak kitaplar, gönüllü öğretmenlerin ders desteğiyle başarılı oldum. Sonrasında Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım, öğrencinin sahip olması gereken aletler çok pahalıydı, o zaman da bana ÇYDD destek oldu, bütün aletlerimi temin etti. Başarıyla mezun oldum. Çalışmaya başladım, ilk işim aileme destek olmak oldu. Şimdi kendi kliniğimi açabildim, doktora yapıyorum, evlendim ilk bebeğimi bekliyorum. ÇYDD’yi hiç unutmadım ben de kız öğrencilere burs veriyorum.”
SAYILARLA ÇYDD
* 2023 Haziran ayına kadar 42 bin 671’i kadın, 18 bin 371’i erkek; toplam 61 bin 042 üniversite öğrencisini bursla destekleyip, mezun etti…
* 1997 yılında, 17 kız öğrenci eğitim bursu ile başladığımız Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları-Kardelenler ile, 25 yılda 104 bin 915 kız öğrenci bursu verdi.
* 2023-2024 öğretim yılında da toplam 25 bin 611 öğrenciye burs veriyoruz. Bu sayının 10 bin 510’u üniversitede kız öğrenci, 5 bin 140’ı üniversitede erkek öğrenci, 7 bin 492’si orta öğretimde kız öğrenci, bin 899’u orta öğretimde erkek çocuğu.